Hırs

Hırs, İçimizde bizi tetikleyen bir şeyler var. Toplumun farkında olmadan kullandığı bir yargı hakkında kendimce bir şeyler anlatmak istiyorum.

Hırs

İsteklerimiz olsun başarmak için kullandığımız önemli bir etkendir. Bazen hırs yapmadığımızı savunsak da  hırs sayesinde elde ederiz. Önemli olan hırsın boyutu ve dozudur. Hikayemize başlamadan önce hırsın genel yapısını anlattığımıza göre başlayabiliriz.

Kapıda ki Hırs

İş hayatında sekizinci yılını tamamlayan genç mühendis elde ettiği başarılar, istekleri ve planları hakkında düşündüğü bir gün daha geçiriyordur. Tüm gün işte bu konuyu düşünmek mevcutta yaptığı işe bile odaklanmasına engel olmuş ve verimli çalışamamıştı. İşten çıkarken kendine kızmaya başladı. İşlerinin yoğunluğu her ne kadar boğsa da verimsiz çalışmak etkilemişti. Yemek yemeğe giderken buldu kendini ne yemek istediğini bile bilmezken kendine kızmaya başladı. Günlerinin aynı olması isteklerine ulaşmasına engel oluyordu. Yol üstünde hiç düşünmeden bir yere girip yemek yedi. Yemeğine bile özenmemesi çıldırması için önemli bir neden idi.

Hırs

Haftalar birbirini tekrar ederken çözüm bulmaktan vazgeçip kabuğuna çekilmeyi tercih etti. Ümitsizliğini bile düşünmüyor sadece diğer çalışanlar gibi emekli olmayı bekliyordu. Bu durumdan şikayetçi olmayışı biraz rahatlatmıştı. Dışarıda yürürken peşinden gelen iki insanın konuşması bir tetik uyandırdı.  Tam konuşulanları duyamıyor aynı zamanda yakalanmaktan da korkuyordu. Hafta sonu bir konferans olduğunu ilgi alanıyla ilgili bir profesörün konuşma yapacağını duyunca istemsizce arkasından gelen kişiler ile konuşmaya başladı  tam yerini öğrendi.  Tek hedef belirledi kendine bu konferansa gidilecek diyordu içinden.

Konferans için kapıda beklerken aklına takılan soru bu konuşmanın ona ne katacağı idi davranışları bir anda karar alması hırs yüzünden miydi. Eskiden başarma arzusu hırsı ile birleşerek çekilmez biri olduğunu kendi keşfetmişti. Planları her zaman çok derin ve karmaşıktı olaya endekslenmek tamamlamak yerine olayın karmaşıklığında boğulup hırsına yenik düşüyordu.  İçeriye girip yerine oturmuştu. İlgisini toplamaya kafasında ki düşünceleri susturmaya çalıştı. Konferans başlamış ilk dakikadan kendini konun içinde bulmuştu. Konu yaşantısı ile birebirdi sanki kendi hayatını anlatıyordu başkasının tarafından bu yaşadıklarını duymak toplumda yalnız olmadığının en büyük kanıtı idi. Hırs devreye girmiş başarması için içinde ki hırsı uyandırması gerektiğini anlamıştı.

Konferans sonrasında durumu konuşmacıyla değerlendirmek istedi. Konuşmacı zaman ayıramadı ama daha sonra bir fırsat bulabilmek için yöntem aradı. Her davranışın bir mücadeleden ibaret olması mental yorgunluğa neden olmakta idi. Bahsi geçen tüm durumlar için hırs ile birleşen başarma arzusu hedeflerine ulaşmaya yarayan bir kavram olduğunu anlamıştı. Hırs kapıda kapıyı açan genç mühendis yapabileceklerini görüp harekete geçmişti.

Hırs

Tetikleyicilerin en büyüğü olarak düşünmekteyim. Etkili kullanıldığında hırsına yenik düşmeden konuya odaklanıldığında başarının anahtarını oluşturmakta. Hırsı kullanmak yönetmek var olanı ortaya çıkarmaya yetecektir. Hırs sürekliliği getirir süreklilik başarıyı. Bir hipotez için yıllarını harcayan bir profesör yıllar sonra anca ödüle layık olur.

Çalışmasını sürekli tekrarladı yılmadı devam etti hırsını işe aktardı. Profesör tüm çalışmalarını aslında hırsa dayandırdı. Başarma arzusu hırsı tetikledi. Hırsa tüm duygularını harekete geçirdi. Fazla hırsın zarar vereceğini bilerek hırsına sahip çıktı. Hırsınız sizi yönetmeden hırsınızı siz yönetin. Dozunda hırs olmasını sağlayarak kendinizi hırs için eğiterek başlamalısınız. Hırsınız tarafından yönetildiğinizi anladığınızda kendinizi durdurmanız ve yeniden rota çizmeniz hırsınıza söz geçirmeniz gerekmekte. Bu konuyla ilgili tam yerinde bir anlatım yapmış değerli üstat.

Zülfü Livaneli’nin ‘Huzursuzluk’ romanında bir bilge soruyordu:

“Harese nedir bilir misin oğlum?

Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir.

Harese şudur evladım.

Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani.

Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır.

Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar.

Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar.

Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider.

Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve.

Bunun adı haresedir.

Kaynak: Hırsına yenik düşmek – Prof. Atila BİTİGEN

Öneri yazımı okumak için buraya tıklaya bilirsiniz.

berkecaliskan tarafından paylaşıldı.

Merhaba ben Mehmet Berke Çalışkan genç bir mühendisim, hayatın getirileri götürüleri ve absürtlüklerine değindiğim, düşüncelerimi ve deneyimlerimi aktardığım bir site yapmak istedim ve işte karşınızda. İyi Okumalar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.